
Adam Smith’in Yemeğini Pişiren Kimdi? Kitap Özeti
Merhaba arkadaşlarım! Bugün size Katrine Marçal’ın “Adam Smith’in Yemeğini Pişiren Kimdi?” kitabından bahsedeceğim. Bu kitap, ekonomi dünyasının tozlu raflarını biraz karıştırıp hepimizin bildiği o büyük isimlerin aslında neleri gözden kaçırdığını samimi bir dille anlatıyor. İktisadın babası Adam Smith’ten yola çıkarak, ekonomi teorilerinin neden biraz “eksik” kaldığını sorguluyor. Kahvenizi alın, rahat bir köşeye yerleşin; çünkü bu özet hem düşündürücü hem de keyifli olacak. Hazırsanız, başlıyoruz!

Kitabın Kalbi: Görünmez El ve Görünmeyen Eller
Kitap, Adam Smith’in meşhur “görünmez el” kavramıyla açılıyor. Hani şu, herkes kendi çıkarını düşünürse toplum da otomatikman iyiye gider dediği fikir. Smith, “Zenginlik Ulusların Doğası” adlı eserinde bunu uzun uzun anlatır ya, işte Katrine Marçal burada durup soruyor: “Peki, Adam Smith’in yemeğini kim pişirdi?” Bu soru, kitabın temel taşı. Çünkü Smith, o büyük teorileri yazarken evinde annesiyle yaşıyordu ve bütün ev işlerini annesi hallediyordu. Yani Smith’in beyni özgürce çalışırken, annesinin görünmeyen emeği ona bu alanı açıyordu. Marçal, bu noktadan hareketle ekonominin “erkek merkezli” bir gözle yazıldığını söylüyor.
Kitap, ekonominin sadece piyasalar, üretim ve kârla sınırlı olmadığını; evdeki ücretsiz emeğin –yani çoğunlukla kadınların yaptığı işlerin– bu sistemi ayakta tuttuğunu iddia ediyor. Smith’in annesi gibi milyonlarca kadın, yemek pişirip, evi çekip çevirerek erkeklerin “büyük işler” yapmasına olanak sağladı. Ama ne gariptir ki, ekonomi teorileri bu emeği hiç hesaba katmadı. Marçal, bu durumu hem esprili hem de iğneleyici bir şekilde gözler önüne seriyor.
Ekonomi ve Kadın: Görünmez Kahramanlar
Marçal, sadece Smith’le sınırlı kalmıyor; genel olarak klasik iktisat anlayışını masaya yatırıyor. Mesela, “ekonomik insan” denen o bencil, rasyonel varlık fikrini eleştiriyor. Bu model, hepimizi sanki duygusuz, sadece kâr peşinde koşan robotlar gibi görüyor. Ama gerçek hayat öyle mi? İnsanlar duygularla hareket eder, fedakârlık yapar, sevdikleri için çalışır. Ve bu duygusal emeğin çoğu, kadınların sırtında. Kitapta, ev işlerinin, çocuk bakımının, hasta yakınlarına bakmanın neden “ekonomik faaliyet” sayılmadığına dair çarpıcı örnekler var.

Bir yerlerde şöyle bir soru soruyor: “Eğer bir kadın evde yemek yaparsa bu GSYİH’ya dahil değil, ama aynı yemeği restoranda yaparsa ekonomiye katkı sayılıyor. Bu nasıl mantık?” Haklı değil mi? Marçal, ekonominin bu çifte standardını yüzümüze vuruyor. Kadınların emeği görünmez kaldıkça, ekonomi teorileri de eksik kalıyor.
Modern Dünya ve Değişen Roller
Kitap, geçmişle de sınırlı değil; günümüze de uzanıyor. Bugün kadınlar iş gücüne daha çok katılıyor, ama evdeki yük hâlâ büyük ölçüde onların üzerinde. Üstelik teknoloji bile bu dengesizliği tam çözemedi. Mesela bulaşık makinesi icat edildi, ama onu doldurup boşaltan yine çoğunlukla kadınlar. Marçal, bu ironiyi esprili bir dille anlatırken, bir yandan da kapitalizmin kadın emeğini nasıl sömürdüğünü gözler önüne seriyor.
Son Söz: Ekonomi Daha İnsan Olmalı
Katrine Marçal, kitabı şu mesajla bitiriyor: Ekonomi, insan hayatının tamamını kapsamalı. Sadece fabrikalar, bankalar değil; evdeki tencere, çocuk odasındaki masallar da bu hikayenin bir parçası. Adam Smith’in yemeğini pişiren annesi gibi görünmez kahramanlar olmadan, o büyük teoriler havada kalır. İİBF’li biri olarak okurken şunu düşündüm: Bizler rakamlarla uğraşırken, bazen insan unsurunu unutabiliyoruz. Bu kitap, bana bunu hatırlattı.
Sonuç olarak, “Adam Smith’in Yemeğini Pişiren Kimdi?” hem feminist bir manifesto hem de ekonomi teorilerine tatlı bir eleştiri. Okurken hem gülüyorsun hem de “Vay be, gerçekten böyle mi?” diyorsun. Eğer ekonomiye başka bir açıdan bakmak istersen, bu kitabı mutlaka oku derim. Sen ne dersin, ekonomi insan olmadan ne kadar gerçek olabilir? Yorumlarda buluşalım, sohbet edelim!
Bir yanıt bırakın